Dergi Detay

Dergi Resmi

Dil ve Edebiyat (200. Sayı)

Dergi Ücreti : 18 ₺

Evanjelist-Siyonist Oyalanmalar ve Gazze’de Soykırım

ÜZEYİR İLBAK

 

eni dünya, 19. yüzyılın ideolojik, ulusçu, faşist ve insanı tasnif ederek tanımlayan modern
köleci anlayışı üzerine inşa edildi. Demokrasi çağrılarının ayyuka çıktığı 20. yüzyılın
başında, dünya tarihinde emsali görülmemiş bir vahşete tanıklık edildi. Avrupa başta
olmak üzere Asya ve Afrika’da insana ve insanlığa ihanet, emperyalist kurumsal devlet
aklıyla ulusçu paradigma güç odaklarının çıkarları istikametinde yürürlüğe konuldu. Sınırlar,
bölgede olmayanların; bölgede yaşayanları din, dil, aidiyet ve etnisite bağlamında
sürekli çatışmalarını sağlayacak biçimde çizildi. Huzursuzluk ve çatışmadan beslenecek
yeni dünya, egemenlerin/güç sahiplerinin arkaik zihinlerinin inşa ettiği bir dünyaydı.
Gerici anlayış, modern ve çağdaşlık adına ilkel politik çıkar ilişkilerinin en kötü
biçimi olarak uygulandı. Faşizmle mücadele, faşist bir anlayışla demokrasi olarak kurgulandı
ve insanlığa sunuldu. Dünya, dünyayı topyekûn bir savaşın içine çekerek; insanı,
insanlığı yok etmeye ikna ederek yeni bir dünya şekillendirdi. Bu vahşi yeni dünya Asya’da,
Afrika’da ve Balkanlarda (Osmanlı Devleti’nin egemenlik alanları); Dördüncü Haçlı
Seferi’nde İstanbul (Konstantinapolis) ve Kudüs’ü dinî söylevlerle işgal ederek yok eden
Haçlılar tarafından parçalandı. Haçlı aklı, modern terör aygıtı olarak bu bölgelere yerleştirildi.
Balfor (Balfour) Deklarasyonu (1917), dönemin İngiltere Dışişleri Bakanı Artur
Balfor (Arthur Balfour) tarafından kaleme alınarak ve Siyonist hareketin liderlerinden
Lord Rotçayld’a (Rothschild) gönderilerek Filistinlilerin toprağı peyderpey "Yahudi halkı
için bir ulusal yurt kurulması" amacıyla uluslararası Siyonist hareketin diplomatik ve terörist
eylemlerinin başlangıcı olarak tarihe geçti. Latin Haçlı zihniyeti Filistin’de bir asır
süren sürgün, işgal, yerleşimci terörüne kör ve sağır oldu.
20. yüzyılın ilk çeyreğinde arkaik aklın en vahşi örneği olarak Evanjelist-Siyonist bir aygıt
olarak İsrail; Yahudilikten bağımsız olarak Bereketli Hilal’in kalbine yerleştirildi. Dine
nispetle kurgulanan yeni ve modern ideoloji Siyonizm’in mensupları kendileri dışında
kalan bütün inanç, değer, aidiyet ve etnisitelere mensup insanları “köle/insansı varlık
olarak” tarif etti ve gördü. Bu sınır tanımaz insanlık dışı anlayış dünyanın yeni gücü yeni
medyanın “kurumsallaşmış yalanlar”ı ile meşrulaştırıldı. Göğe baktığımızda hakikat olarak
ne gördüğümüz konusunda insanlarla alay ediyorlar. Baktığımız yere göre pencere camını
mı, bulutu mu, sonsuz feza boşluğunu mu gördüğümüz konusunda bir veriye sahip olmamıza
izin verilmiyor artık.
İrademizi ve insanlık iradesini esir alan Evanjelist-Siyonist akıl; idrak alanımızı kapatarak
yaptığı gösteriye inanmamızı sağlıyor veya onlara karşı yükselen öfkemizi bastırıyor. Çağ filozofu
kabul edilen Alman Peter Sloterdijk’in ifadesiyle “İnsanlar, içlerinden bazılarının kendi
benzerlerini yetiştirdiği hayvanlar”a dönüştürülüyor. İnsan, insanlık ve inanç değerlerinin
olmadığı bir çağda; kadim insanlık mirasının yerine arkaik savaş ilahlarının inançlarından
beslenen ideolojilere yaslanarak insanlığı katlediyor.
Artık hiçbir aidiyet kurumu mensubu; tevarüs ettiği tarihi miras, kültürel birikim, inanç ve
değerlere bağlı kalarak kaderini tayin edebileceği bir coğrafyada varlığını sürdüremiyor.
İnsanlar ve insanlık yaşayabilmek için zorbalığa tâbi olmaya zorlanıyor. Savaş lordlarının ve
güç zehirlenmesi yaşayanların piyonları, dünyanın kadim coğrafyalarında tarihe ve kadere
ihanet ediyorlar. Tarih ve coğrafya anlamsızlaştırıldığında da insan, insanlıkla kurduğu ilişkiye
de yabancılaşıyor. Mabet, semboller ve gelenekler insan hayatından çıkarıldığında; akıl
ve irade “kurumsallaşmış yalanlar” aracılığıyla birilerine tâbi kılındığında insan, biricik varlık
olmaktan çıkar. Masum bir çocuğu namlu ucuna hedef yapan merhametsiz an bu andır. Soykırımı,
büyümesinler diye çocuklardan başlatan ve ateşkes masasında “görüşmelerde vicdan
sahibi değillerdi” diye masadan kalkan soykırımcının insanlığı kavrama biçiminin anlaşılmaz
bir örneğiydi. Soykırıma kör ve sağır çelişkiler yumağı ABD başkanının Filistinli çocuklar
için söylediği “tek tek avlanacaklar” söylevi de muktedirlerin yeryüzündeki hiçbir mazlum ve
mağdur insanı, insan olarak görmediği ve “avlanacak” birer hayvan olarak gördüğünün bir
belgesi olarak tarihe not düşüldü. Açlıktan ölen çocuk sayısının her geçen gün arttığı Gazze
için Trump’ın başka saçma bir demeci, insan ve insanlıktan uzak bir anlayışı anlatıyor:”
Gazze'ye 60 milyon dolarlık yardım gönderdik ve hiç kimse bize teşekkür ederiz demedi.
Biz olmasak insanlar açlıktan ölürdü.” ABD, çocuklar ve kadınlar katledilsin diye kaç altmış
milyon dolarlık fosfor bombası, tank ve askeri mühimmatı Siyonist İsrail kabinesine verdi?
Kötü niyet ve samimiyetsiz muktedir devletlerin korumasında geçen bir zulümden sonra
bugün, Filistin toprakları başta olmak üzere Orta Doğu’da yeni bir paradigma ve strateji
üretiliyor. Coğrafya, mekân ve sahiplenme hisleri köreltilmiş melez algı sahibi ve güçten
beslenenlerin iradelerine teslim olmuş insanlara verilebilecek tarihî görev ve sorumluluğun
ne kadar zor olacağı gayet açıktır. Avrupalı ulus-devletlerin hiçbiri sebep oldukları büyük
kırılmanın ve tarihî kötülüklerinin sorumluluğunu üstlenme cesareti göstermeye muktedir
değil. Müslüman dünya, ideal ve kardeşlik duygusunu yitirmiş durumda. İmansız tapınmanın
“din-darlık” olarak tanımlandığı ve “ahlak sahibi müminin” kalmadığı, zaafların ürettiği ilahların
dayattığı yaşama biçimini yorum ve tevillerle meşrulaştıran Müslüman dünya edindiği
ekonomik-mezhep ve meşrepçi yeni melez kimlerden dolayı bir araya gelememektedir. Orta
Doğu olarak tarif edilen coğrafyadaki ülkelerde iç siyaset niteliksiz ve muhtevasız.
Yaşadığımız zaman çıkmazlar, zihnî körelmeler ve körleşmelerle anılacak. Gönül coğrafyamızda
ve o büyük coğrafyaya komşu coğrafyalarda, etrafımızda ve aramızda, kurgulanan
büyük yalanlar üzerine yapılan yorumlarla inanç, kültür, tarih ve medeniyet anlayışımız tahrif
edilerek üretilen algılarla yaşamamız telkin ediliyor. Algılarla tarih, miras ve görev anlayışımız
da değiştirildi. Kimliksiz ve özsüz bir kimliksizlikle amaçsız bir şekilde yaşamamız
telkin edilirken; “av olarak tanımlanın Filistinli çocukların” aç bırakılarak katledilmelerinde
atalarının ve ailelerinin suçlu olabilecekleri ihtimalini sorgulayan idrakten yoksun insanlar
olduk.
Tarih boyunca insana ve insan dışı varlıklara yönelik tutum ve davranışlarında merhamet/
vicdan terazisini doğru tutmaya çalışan insanlar hep saygı görmüş ve değeli kabul
edilmişler. Aşvitz (Auschwitz) kampından daha vahim bir durumu 21. yüzyılın ilk çeyreğinde
Gazze’de yürürlüğe koyan Siyonist İsrail hükümetinin eylemlerine tepki göstermeyen
insanları insan kabul etmek mümkün mü? İnanç ve etnik aidiyetlerden bağımsız
olarak değerlendirdiğimizde bile devlet yönetenlerin önemli bir kısmının insanlık ideallerinden
uzak olduklarını rahatlıkla söyleyebiliriz. Çıkar, refah ve sermaye odaklı insanların
taraflarını belirleme biçimi insanlığın kadim birikimine, vicdani ve ahlakî teamüllerine
aykırıdır ve insanlığın geleceğine dair ümitvar olmamızı imkânsız kılıyor.
Filistin ve Gazze’nin kaderini, yetişkin olmayan kız çocuklarının taciz ve tecavüze maruz
kaldığı Epştayn (Epstein) listeleri mi belirleyecek? Yakın tarih acımasız ve insanlık dışı
uygulamaların tarihidir. 2000 yılında Beyaz Saray’da Kılintın’ın (Clinton) başlattığı barış
müzakerelerinde yeterli olmasa da bir taslak üzerinde mutabık kalınmıştı. Kılintın,
7 Ocak 2001yılında Niv (New) York’taki “İsrail Politika Forumu”nda yaptığı konuşmada
taslak resmileştirilmiş ve Taba Görüşmeleri’nin temelini oluşturmuştu, ancak aynı yıllarda
Monica skandalı parlatılarak servis edildi ve Filistin toprakları bombalanmaya devam
etti.
“Gazze’de ateşkes görüşmelerinde sona gelindi.” açıklamalarının hemen ardından Tıramp’ın
(Trump) Epştayn (Epstein) ve küçük kızlarla görüntülerinin servis edilmesi de
bize bu konuda iyimser düşünme fırsatı tanımıyor. Barış imkânlarının Evanjelist-Siyonist
yankı odalarında biçimlendirilmeye mahkûm edilmesi, sonuç alınması imkânsız bir süreci
besliyor. “Ateşkes görüşmelerinde sona gelindi.” retoriğinden bir hafta geçmeden “tek
tek avlanacaklar” açıklamasını yapan kafası karışık başkanın Siyonistleri avcı, açlıktan
ölen Gazzeli çocukları av olarak nitelemesi; insanın, insanlığın merhamet sütununda düşüş
irtifasının bir neticesi!